Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

çalım etmek

  • 1 çalım

    çalım Dünkel m, Selbstgefälligkeit f; Schneide f des Säbels; Reichweite f; SPORT Täuschungsmanöver n, Finte f;
    çalım etmek (oder satmak) sich wichtig machen;
    -i çalımına getirmek die Lage ausnutzen (für A);
    sert çalım Taktlosigkeit f

    Türkçe-Almanca sözlük > çalım

  • 2 تفاخر

    I
    1. şişinmek
    Anlamı: böbürlenmek, gururlanmak
    2. övünmek
    Anlamı: iftihar etmek
    3. kabarmak
    II
    تَفَاخُر
    1. fiyaka
    Anlamı: gösteriş, afi, caka
    2. kurumlanmak
    3. kıvanç
    Anlamı: övünç, iftihar
    4. tafra
    Anlamı: büyüklenmek, böbürlenmek
    5. şişinmek
    Anlamı: böbürlenmek, gururlanmak
    6. çalım
    Anlamı: gösteriş
    7. caka
    Anlamı: gösteriş, çalım, kabadayılık
    8. böbürtü
    9. böbürlenmek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > تفاخر

  • 3 angeben

    an|geben
    1. irr vt vermek; ( sagen) söylemek; ( aussagen) beyan etmek; ( mitteilen, melden) bildirmek; ( Auskunft geben über) hakkında bilgi vermek; ( zeigen) göstermek;
    seinen Namen \angeben adını vermek;
    Gründe \angeben sebep göstermek;
    sein Vermögen \angeben varlığını bildirmek
    2. irr vi
    1) ( fam) ( prahlen) övünmek, gösteriş yapmak, caka [o çalım] satmak; ( aufschneiden) abartmak, mübalağa etmek, yüksekten atmak [o konuşmak];
    gib nicht so an! öyle yüksekten atma [o konuşma] !
    2) ( beim Kartenspiel) vermek, dağıtmak
    3) sport ( aufschlagen) servis atmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > angeben

  • 4 pass

    n. giriş, geçiş, geçit, dar yol, kanal, geçiş izni, pasaport, giriş kartı, paso, izin, ruhsat, hokkabazlık, el çabukluğu, pas, geçme, kur, çalım, durum, vaziyet
    ————————
    v. geçmek, geçirmek, aşmak, devretmek, vermek, uzatmak, piyasaya sürmek, pas vermek, açmak (kilit), söylemek, bildirmek, dönüşmek, dinmek, onaylanmak
    * * *
    1. geçit (n.) 2. geç (v.) 3. geçiş (n.)
    * * *
    1. verb
    1) (to move towards and then beyond (something, by going past, through, by, over etc): I pass the shops on my way to work; The procession passed along the corridor.) geçmek
    2) (to move, give etc from one person, state etc to another: They passed the photographs around; The tradition is passed (on/down) from father to son.) geçmek
    3) (to go or be beyond: This passes my understanding.) aşmak
    4) ((of vehicles etc on a road) to overtake: The sports car passed me at a dangerous bend in the road.) yetişip/sollayıp geçmek
    5) (to spend (time): They passed several weeks in the country.) geçirmek
    6) ((of an official group, government etc) to accept or approve: The government has passed a resolution.) onaylamak, kabul etmek
    7) (to give or announce (a judgement or sentence): The magistrate passed judgement on the prisoner.) bildirmek, açıklamak
    8) (to end or go away: His sickness soon passed.) geçmek
    9) (to (judge to) be successful in (an examination etc): I passed my driving test.) geçmek
    2. noun
    1) (a narrow path between mountains: a mountain pass.) geçit
    2) (a ticket or card allowing a person to do something, eg to travel free or to get in to a building: You must show your pass before entering.) izin belgesi, paso, permi
    3) (a successful result in an examination, especially when below a distinction, honours etc: There were ten passes and no fails.) geçme
    4) ((in ball games) a throw, kick, hit etc of the ball from one player to another: The centre-forward made a pass towards the goal.) pas
    •
    - passing
    - passer-by
    - password
    - in passing
    - let something pass
    - let pass
    - pass as/for
    - pass away
    - pass the buck
    - pass by
    - pass off
    - pass something or someone off as
    - pass off as
    - pass on
    - pass out
    - pass over
    - pass up

    English-Turkish dictionary > pass

  • 5 trick

    adj. hileli
    ————————
    n. aldatmaca, oyun, üçkâğıt, numara, el çabukluğu, üçkâğıtçılık, çalım, dalavere, dümen, hile, muziplik, azizlik, kötü şaka, işin sırrı, kurnazlık, püf noktası, marifet, güzel kadın, oyunda yerde toplanan kâğıtlar, fahişenin müşterisi, dümen nöbeti
    ————————
    v. kandırmak, oyun etmek, oyuna getirmek, aldatmak, faka bastırmak
    * * *
    1. aldat (v.) 2. hile (n.)
    * * *
    [trik] 1. noun
    1) (something which is done, said etc in order to cheat or deceive someone, and sometimes to frighten them or make them appear stupid: The message was just a trick to get her to leave the room.) oyun, numara, şeytanlık
    2) (a clever or skilful action (to amuse etc): The magician performed some clever tricks.) oyun, hokkabazlık, numara
    2. adjective
    (intended to deceive or give a certain illusion: trick photography.) aldatıcı
    - trickster
    - tricky
    - trickily
    - trickiness
    - trick question
    - do the trick
    - play a trick / tricks on
    - a trick of the trade
    - trick or treat!

    English-Turkish dictionary > trick

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
… Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»